Oy verme davranışını bir diğer ifadeyle siyasal katılımı ortaya çıkaran sebepler seçmenden seçmene farklılık gösteriyor. 14 Mayıs’ta kimi oylayacağımız ve oyumuzu hangi kriterlere göre vereceğimiz sorularına karşılık olarak birçok farklı nedenler öne sürülüyor.
Örneğin; 2022’nin son aylarında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ “Sığınmacı ve kaçaklar gitsin mi yoksa kalsın mı?” sorusunun oylandığı bir referandum olduğunu belirtmişti.
Muhalefet tarafından en büyük vaadin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” olduğu bilindiğinde, seçimin güçler birliğine dayanan mevcut Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile güçler ayrılığını esas alan parlamenter demokrasi arasında bir referandum niteliği taşıdığı değerlendirmesi sürekli yapılıyor.
Cumhur İttifakı’nın “Türkiye Ekonomi Modeli” olarak ifade ettiği heterodoks ekonomi yerine muhalefetin rasyonel ve ortodoks bir yönetim modeli önermesi, bazı kesimler açısından seçimi iktisadi sistemimize ilişkin bir referanduma dönüştürüyor. 
İnsanların genel olarak ekonomik sebeplerle oy vermesini Süleyman Demirel’in “Boş tencerenin deviremeyeceği iktidar yoktur.” sözü en iyi şekilde özetleyecek nitelikte. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde arka arkaya ifade ettiği ekonomik vaatler de kullandığı “Doğru adam, doğru zaman” sloganı da kaybettiği seçmenlerini ekonomiyi toparlayacak ve refah seviyesini yükseltecek kişinin yine kendisi olduğuna ikna etme çabası olarak değerlendiriliyor.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırı girişiminin ardından paylaştığı mesajda 14 Mayıs’ın “öfke ve sevgi arasında” bir seçim olacağını belirtiyor. Araştırmacı yazar Bekir Ağırdır, seçimleri “medeniyet tercihi” olarak tanımlıyor. Sanatçı Cahit Berkay, Brezilyalı Lula destekçilerine atıfla "Cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin kapılarını kapama seçimi" değerlendirmesini yapıyor.
Ancak Kılıçdaroğlu, bizi tüm bu konuların üzerinde bir zihniyet değişimini oylamaya davet ediyor:
“İktidarı değiştireceğiz, orası kolay. Değişim iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Zihniyeti değiştirmemiz lazım. Bu ülkeyi enkaz altında bırakan düşünce şeklini kurutmamız lazım. Değerlerimizi yeni baştan örmemiz lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz gerek.”
Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde paylaştığı ve çok kısa sürede 100 milyonun üzerinde görüntülenen videosunda “İlk oyunu verecek olan sevgili evlatlarım, ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancıyla yetişmiş samimi bir Müslümanım. Alevi olmaz diyen bu sisteme, doğru olan, dürüst olan, ahlaklı olan olur, diyecek misin? Bu ayrıştırıcı sistemi kökünden yıkmaya hazır mısın?” Artık kimlikleri konuşmayacağız, başarıları konuşacağız. Artık ayrışmaları ve farklılıkları konuşmayacağız, ortaklıklarımızı ve ortak hayallerimizi konuşacağız. Bu değişim seferimize katılacak mısın?" şeklinde konuşmuştu.
Bu sözlere Saadet Partisi ve Gelecek Partisi gibi muhafazakar ittifak ortaklarından çok büyük destekler geldi. Meral Akşener, "Böyle bir açıklamayı yapmak durumunda hissettiği için kalbim çok acıdı." yorumuyla Kılıçdaroğlu'na destek verdi.
Kılıçdaroğlu’nun bu konuşması kimliğini sahiplenerek tüm kimliklerin bir arada, eşit ve kardeşçe yaşaması, kimlik tartışmalarının artık geride bırakılması, nefret söylemlerinin azalması ve tabuların kırılması gerektiği anlamına gelmekteydi.
Video paylaşıldıktan sonra iktidar cenahından ağır eleştiriler gelmeye başladı. Kılıçdaroğlu, fitne saçmakla, kimlik üzerinden siyaset yürütmekle, bölücülük yapmakla suçlandı. Daha sonra Adıyaman'da Kılıçdaroğlu'na yönelik fiziksel saldırı girişimi yaşandı. Bazı medya organlarının haberine göre HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'i Alevilere yönelik katliamlara yönlendirmekle anılan İdris-i Bitlisi'nin mezarını ziyaret etti.
Oysa Kılıçdaroğlu bizleri yine eşit yurttaşlık temelinde tüm kimliklerin bir arada kardeşçe yaşayabileceği, siyasetin kimlik kavgalarından temizlenip vatandaşların asıl olan ve yaşamsal dertlerini çözmek için uğraştığı, kimlik temelli kutuplaşmaların azaldığı bir ülkeye, bir zihniyet değişimine davet ediyordu. 
14 Mayıs akşamı, Kılıçdaroğlu’nun zihniyet değişimi çağrısına nasıl karşılık geleceğini hep birlikte göreceğiz.