Terörizm konusu tarih boyunca karşımıza dalgalar halinde çıkar ve zaman ilerledikçe terör de değişen şartlara göre güncellenir.  Terörle mücadele etmeden önce ilk olarak terörü anlamalı, amacı kavramalı ve ona göre hareket etmeliyiz.
Terörle mücadelede hükümet başrolü oynuyor  gibi görünse de medya ve bizler de yardımcı rollerdeyizdir. Hükümet bu mücadeleyi güçlendirecek taktikler kullanırken, medya konuyu gündeme taşır, bizler de isteyerek veya istemeyerek birilerinin amacına bu mücadelede hizmet etmekteyiz.
Terörizmin bütünsel varlığı 1967 yılına denk gelmektedir.  Cezayir’de Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin Fransa’dan kurtulmak için verdiği mücadelede, Fransız eliti ve Birleşmiş Milletler’in dikkatini çekmek için kullandığı taktikleri 1968’de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi daha da ilerletmiş ve  uçak kaçırarak kullanmıştır. Böylece terörizmi bütünsel, yani sadece 'ulusal' bir problem olmaktan çıkarıp 'uluslararası' bir sorun haline getirmiştir.
Terörizm konusunun uzmanlarından Bruce Hoffman “Modern uluslararası terörizmin başlangıç tarihi 22 Temmuz 1968’dir” şeklinde bir açıklama yapıyor. O gün FHKC’nin  İsrail Havayollarının Roma-Tel Aviv uçuşunu gerçekleştiren uçağı kaçırması sonrası sorun artık İsrail’in sorunu olmaktan çıkıp çok daha büyük bir sorun haline geliyor. 1968-76 yılları arası Filistinli gruplar toplam 17 uçak kaçırmıştır. Bunlara ek olarak, diplomatları rehin ve 1972 Münih Olimpiyatlarında ise katılımcıları hedef almışlardır.
Uçak kaçırma konusu FHKC’ye bir yandan medyanın diğer yandan da uluslararası arenanın ilgi ve dikkatini üzerlerine çekmesini sağlamıştır. Çünkü kısa sürede yaşanan olaylar tüm dünyanın gündemine oturmuştur. Birçok siyaset bilimcinin bu yönteme yorumu “100 İsrailli polis öldürmekten daha etkili’’ şeklindedir. Uçak kaçırma olayı, FHKC’ye Birleşmiş Milletler’de 'katılımcı unvanı' verilerek siyasal olarak da ödüllendirilmesi sağlamıştır. FHKC’nin terörü globalleştirmesinin işe yaramasının yanı sıra 1968’den beri birçok terör örgütü aynı modeli izlemeye devam etmiştir.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan terör saldırısı üzerine New York Times’ın gündemden düşmeyen ve skandal olarak gördüğüm tweetini ilk etapta görmeyen ve bilmeyen kalmasın diye sosyal medyada paylaştım daha sonra ise tweet’i daha önce konunun uzmanı olan ve dersini aldığım hocama göndererek yorumunu öğrenmek istedim.  Gazetenin “İnsan hayatına mal olan olaya turizm gözünden bakan” bu tweetini konuşma fırsatı buldum.
New York Times’ın tweeti şu şekilde idi: “Her yıl dünyanın dört bir yanından Türkiye’yi ziyaret eden on milyonlarca turistin çoğu, pazar günkü bombalamanın gerçekleştiği bölgede vakit geçiriyor.”
Terörizm konusunda uzman olan hocam, “2011 yılında yaşanan Domodedovo saldırısını hatırla" dedi.
2011 yılında Çeçen bir kadın intihar bombacısı Moskova’daki bu havalimanının dış hatlar terminalinde  kendisi de dahil olmak üzere toplam 37 kişinin hayatına mal olmuş ve 170'den fazla kişiyi de yaralamıştı. Bir de şu açıdan bakalım:
Aynı saldırıyı  iç hatlar terminalinde gerçekleştirmiş olsaydı çok daha fazla kişinin ölmesine sebebiyet verecekti. 
Peki iç hatlara göre daha sakin olan dış hatları seçmesinin nedeni neydi?
Cevap  var olan yani gerçekleştirilen o yerde gizliydi, adı üstünde 'dış hatlar / uluslararası' terminali… Terörün yaşandığı  o yerdeki kitle daha  fazla uyruktan insanı barındırıyordu. O terminal, havalimanını 'bir ülkeden' 'birçok  ülkeye' taşıyacak bir alan içeriyordu.  Kısaca, yaşanan olay “ulusal” bir mesele olmaktan çıkıyor, “uluslarası” boyuta ulaşıyor ve tüm dünyanın aynı anda gündemine oturuyordu.
İstanbul’daki saldırının Taksim'de yer alan İstiklal Caddesi'nde gerçekleşmiş olması da bu sebeple hiç tesadüf değildi.  Terör örgütünün hedefi  yaşanan olayı tüm dünyanın gündemine taşıyarak her kitlenin korku içinde kalmasına sebep olmaktı. 
Ve  sonuç olarak New York Times’da kullandığı bu başlıkla birlikte tam anlamıyla bu amaca hizmet etmiş, korkuyu turistlere taşıyarak, “Biz de orada olabilirdik” mesajını vermişti. Böylece, New York Times, olaya “insandan ibaret gördüğü Batı”nın turizm gözünden bakarak Doğu’yu hâlâ “yer”lerden ibaret görmesinin yanında, habere yaklaşım şekliyle de terör örgütünü hedefine ulaştırmıştı.
Bu örnek dahi, terörle mücadelede yaşanan her olayı önce anlamanın,  anlamlandırtan sonra  harekete geçmenin, olayın neresinde olursak olalım, ne denli önemli olduğunu vurgulamaktadır.