Birleşik Krallık merkezli araştırma ve analiz şirketi Economist Intelligence Unit'in  geçtiğimiz senenin 2021 Demokrasi Endeksi'ne göre dünya genelinde demokrasi anlayışı ve buna bağlı tutum ve eylemlerde gerileme yaşandığı sonucunu elde etti.
Elde edilen raporda ülkeler "tam demokrasiler", "kusurlu demokrasiler", "melez rejimler" ve "otoriter rejimler" olarak karşılık buldu. Değerlendirmenin ana faktörleri olarak seçim süreci, çoğulculuk anlayışı, hükümet sistemleri ve tutumları, seçmen davranışı, katılımın durumu, ülkelerin siyasi kültürü, kültür" ve özgürlükler gibi önemli ölçütler göz önünde bulunduruldu. Söz konusu endekse göre dünya nüfusunun üçte birinden fazlasının otoriter rejimler içinde bulunduğu, tam demokrasilerde yaşayanların oranının ise %6,4 olduğu sonucuna ulaşıldı. 
 
Dünyanın en demokratik ülkesi, 10 puan baz alınarak 9,75'le Norveç oldu. Raporda Norveç'in ilk sırayı almasındaki en etkili kriterin seçim sürecinde yaşananlar ve ülkenin çoğulculuk anlayışı olduğu vurgulandı.
 
Norveç'in hemen akabinde 9,37 puanla Yeni Zelanda ikinci, 9,27 puanla Finlandiya üçüncü oldu. Sıralamada İsveç ve İzlanda ise ilk beşte yer aldı. Raporda İskandinav ülkelerinin üst sıralarda yer alması ile ilgili söz konusu ülkelerin her açıdan tüm kategorilerde yer aldığını fakat özellikle hükümet sistemleri ve özgürlüklerin işleyişi hususunda yüksek puanlara sahip olmasının özellikle altı çizildi.  Birleşik Krallık bu sıralamada 18'inci sırada yer alırken ABD de kusurlu demokrasiler sınıfında yer alarak 26'ncı sırada kendine yer buldu.
 
En büyük düşüşlerden birini yaşayan ve son sırada 0,32 puanla yer alan Afganistan yer aldı. En bü 28 sıra gerilediği ve Kuzey Kore'nin yerini aldığı belirtildi. 
Demokrasi açısından çok kötü bir durumda olan ülkeler arasında 1,02'lik puanla Myanmar ve 1,08'le Kuzey Kore oldu. Bu ülkelerdeki gidişat ise onların otoriter rejimler sınıfında yer almasına sebep oldu.
Geçtiğimiz yıl en önemli demokratik gerileme olayı Afganistan'da, Taliban'ın yönetime gelmesi ve Myanmar'da gerçekleşen darbe sonucu gerçekleşmişti. Afganistan'da Taliban öncesi hükümetin kadınlara ve azınlıklara daha fazla özgürlük tanıdığı, Taliban'ın yönetime gelmesinin hemen ardından ise seçimlerin yasaklanması, cinsiyet ayrımcılığının çok katı bir şekilde uygulanması ve sivil hakların kısıtlandığı söz konusu olmuştu. Elde edilen raporda Raporda Myanmar'daki darbe için "Myanmar'daki askerî darbe, güçlü demokratik kurumların ve istikrarlı sosyal koşulların yokluğunda demokratik olarak seçilmiş ve yaygın halk desteğine sahip bir hükümetin düşman siyasi güçlere ve ani dönüşlere karşı savunmasız kalabileceğini gösteriyor." ifadelerine yer verildi.
 
Bu yıl 167 ülke arasında 4,35 puanla 103'üncü sırada kendine yer bulan Türkiye, melez rejimler kategorisinde değerlendirildi. Raporda Türkiye'nin geçtiğimiz yıllara göre büyük bir düşüş yaşadığı 2012 yılında 5,76 olan puanın bu yıl 4,35 puan olmasıyla 1,41 puan gerilediği belirtildi. Rapordaki değerlendirmede kullanılan ifadeler ise şu şekildeydi: 
"Artan fiyatlar, politika konusunda yapılan hatalar ve yerel para biriminin sürekli değer kaybetmesi sonucunda makroekonomik istikrarda zor kazanılan gelişmeler baltalandı."
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda konuyla ilgili "Türkiye, ucube tek kişilik rejimin düğmesine basıldığından bu yana, demokrasi sıralamasında 10 sıra birden geriledi. 2013 yılında Demokrasi Endeksi'nde 167 ülke içinde 93'üncü sıradaydık, 2021 itibarıyla 103'üncü sıradayız. Otoriter rejimler ligine düşmeye 5 ülke kaldı." İfadelerine yer verdi.
 
Rapordaki genel değerlendirmeye bakıldığında demokrasinin dünya çapında gerilemesindeki ana nedenin pandemi olduğuna vurguda bulunuldu. Bunun yanı sıra hem demokratik hem de otoriter rejimlerin bulunduğu ülkelerde pandemi sürecinde hükümetlerin aldığı önlemler, bunların uygulanması ve kısıtlamaların sivil haklara ket vurulmasına sebebiyet verdiği vurgulandı. 
Bunların yanı sıra raporda; gelişmiş demokrasilerde halkın var olan sisteme yabancılık duyduğuna, bundan sonraki yıllarda Batı modeli demokrasilere karşı en önemli meydan okumanın Çin'den geleceğine dikkat çekildi. Çin'in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi hâline geldiği işaret edilirken on yıl içinde ABD'yi geçerek birinci sıraya yerleşeceğine dair değerlendirmelerde bulunuldu.