Rusya- Ukrayna savaşı devam ederken, ABD başta olmak üzere Batılı güçler Çin ve Hindistan’ı yanlarına çekmek için adımlarını gün geçtikçe daha çok hızlandırmaya başladı.
İki tarafın da büyük ekonomik güçleri kendi yanlarına çekme çabaları devam ederken geçtiğimiz günlerde, ABD, İngiltere ve Rusya Hindistan’a delegasyon gönderdi. Görüşmelerin hızlanmasının sebebi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Rusya’yı çıkarmak adına yapılan oylamada Hindistan ve Çin’in çekimser oyu kullanmasından sonra oluşan panik ortamı.
Eleştirmenlere göre Hem Hindistan hem de Çin, Ukrayna’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı endişelerini ifade ediyor ve her iki ülke de savaşın artık bir an önce bitmesini bekliyor. Ancak “anti-Rusya” hareketine katılmayan ülkeler Batı’da endişe ve paniği daha da artırıyor. Dünyadaki en büyük iki ekonomi olan Çin ve Hindistan’ı Batı’nın karşısına alması ve yaptırımla tehdit etmesi pek mümkün görünmüyor. Yılda neredeyse 15 milyar dolar değerinde enerji ticareti yapan Hindistan, “Rusya’ya karşı keskin adım atmamamız için ekonomik ilişkilerimiz gösteriliyor. Fakat Hindistan’ın Rusya’dan bir ayda aldığı doğalgazı Avrupa hala bir günde satın alıyor. Avrupa’da dönen Rus enerji ticareti daha büyük. Asıl soruyu onlara sorun” demekle yetiniyor.
Bakıldığında Hindistan’ın bu söyleminde haksız olmadığını görebiliriz. Rusya ile doğalgaz alışverişi Kuzey’de ne durdu ne de azaldı. Bu konuda yaptırımlara müdahale etmeyen ve Doğu’yu suçlayan Batı kendisiyle tezat düşüyor.
Hindistan merkeze alındığında ise, hızla büyüyen ülkenin Rusya’ya arkasını dönmemek için birçok sebebi bulunuyor. Bu sebepler arasında, Hindistan’ın küresel çatışmalarda tarafsızlığını sürdürme isteği, Çin’e karşı stratejik önceliği ve Rus askeri teçhizatına bağımlılığı yer alıyor. Bunlara ek olarak, demokrasinin kendisi Batı tarafına geçmemek için başlı başına bir sebep. Amerika’yı veya İngiltere’yi reddederek “aslanın kuyruğunu çekmek” taktiği aslında Hintli seçmenlere hitap eden bir yaklaşım. Tüm bu nedenler göz önüne alındığında Hindistan’ın bu demokratik konuda neden Amerika ile ittifak yapmayacağı sorulduğunda, derin devletini yöneten ve dış politikasına yön veren Hintli siyasetçilerin aklından geçenlerin neler olduğunu anlamak zor olmasa gerek.
Batı’nın göremediği bir başka nokta ise, dünyanın her yerinde yok sayılan insan hakları ihlalleri her geçen gün devam ederken “takıntı” haline getirdiği bu Avrupa savaşının aslında doğu için küresel bir problem olmaması. Aslında sorunun temelinde de tam olarak bu yatıyor. Yıllardır Suriye’den tutun da Afganistan savaşına, Yemen’deki insan hakları ihlallerine ve dünyanın hemen hemen her yerindeki vahşetlere sessiz kalan ve önem vermeyen Batı, bugün bu savaşında yalnız kalmaya kendi kendini mahkûm etti. Anketler, kuzey ülkelerinin Suriyeli veya Afgan mülteci almaktan çok daha fazla Ukraynalı mülteci almaya istekli olduğunu anlatıyor. Bu durum ise hemen hemen her konuda kendini gösteriyor.
İşin özünde aslında ABD’nin artan ekonomik gücü ve Batı’nın ekonomik silahları istedikleri gibi kullanabilme durumu var. Doğu bir taftan küresel sistemin ABD’ye tanıdığı ayrıcalıklardan bir taraftan da ABD’nin rahatlıkla istediğini yalnızlaştırıp istediğini de düşman ilan etmesinden rahatsızlık duyuyor.
Yani Batı, başta ABD olmak üzere yılların vurdumduymaz davranışlarının bedelini ödüyor.
Tablonun bir de diğer tarafına bakalım:
İspanya iç savaşında yaşanan bir durum söz konusu. Batı Rusya’ya karşı fakat direk müdahale etmekten çekiniyor. Bunun altında yatan sebep ise ortada kalmak ve ekonomik zorluk çekmek korkusu. Fakat hatırlarsanız İspanya İç Savaşı’nda Franco kaybetmesine rağmen, Batı, Franco ölene dek oluşabilecek olayların korkusuyla yaşamaya mahkûm edilmişti. Yapılan analizlerde, “İspanya savaşı sırasında İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki karar alıcıların tereddütlü tutumları NATO’nun kendisini Çin’in desteğiyle dünyadaki en güçlü askeri güçlerden biriyle savaşırken bulan Ukrayna’ya verdiği yanıtı gösteriyor. Savaşa dahil olmaktan çekiniliyor olsa da istenmeyen sonuçların daha sonra oluşturabileceği tahribat çok daha büyük olacağı yönünde.
İşte bu nedenle Batı konuya karışmamakta haklı mı yoksa büyük bir hata mı yapıyor düşünmekte fayda var.