Rusya ve Ukrayna temsilcileri geçtiğimiz hafta içi İstanbul’da bir araya gelmeden kısa süre önce Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky, Economist dergisiyle yaptığı röportajda birçok konuya vurguda bulunmuştu.
 
Bunlardan ilki Batı’nın geç kalınan ve yetersiz kaldığı yaptırımlarıydı.  Konuyla ilgili Zelensky, “yaptırımlar konusunda erken davranılsaydı biz de savaşa çok daha iyi hazırlanabilirdik” diyor. “Hali hazırda SWIFT işlemleri durdurulmayan birçok Rus bankası mevcut, şimdi de Rusya Merkez Bankası dahil tüm bankacılık işlemlerine son vermemiz nükleer silahları kullanmaları durumunda olacak diyorlar. Biz Ukraynalılar, deney fareleri değiliz. Ağır yaptırımlar için neden Rusya’dan önce tahribatın olması bekleniyor anlamış değilim.’’ Şeklinde yorum yaptı.
 
Zelensky’nin vurguda bulunduğu bir diğer nokta ise; tank ve silah yardımındaki yetersizlikti. Cumhurbaşkanı, “İhtiyacımız belli, eksikler belli. Listeyi tüm kaynakları yeterli ülkelere ulaştırdık. Fakat yardım az. Rus tanklarından ele geçirdiklerimiz çok oluyor. Onun dışında eksik çok” diyor. “Macron ‘tank gibi ofansif silahlar kırmızı çizgimiz’ diyor, çünkü Rusya’dan korkuyor. Olay bundan ibaret. En yardımcı olmaya çalışan başkanlardan biri Boris Johnson. En şüpheci yaklaşan ise Almanya. Rusya ile ekonomik anlaşmaları var. Başından beri yaptırım uygulamadılar. Almanya şu an çok hata yapıyor.”
 
Zelensky’e göre problemin en derininde herkesin çatışan çıkarları bulunuyor. Kimisi “Savaş uzasın, Rusya iyice güçsüzleşsin” istiyor. Rusya ile sıkı bağları olan diğerleri ise “Kendi ekonomileri daha fazla kötü etkilenmesin, savaş hemen bitsin” derdinde. Savaşın uzamasını isteyenler ise “bedeli masum insanların ödediğinden habersiz olsa” gerek. Basında, artan tecavüz dahil savaş suçları, toplanmayan cesetler, yemek dahi ulaştırılamayan köyler her gün başlıklarda artmaya devam ederken, 2022 yılının dünyası, kimisine kendi ekonomik kârını öne koyduruyor anlayacağınız.
Şimdi bir de İstanbul’da gerçekleşen görüşmeye bakalım. 
 
Ukrayna ve Rusya’yı aynı masada oturmasını sağlayan, çok önemli bir adımın atılmasına ön ayak olan, kendi siyasi, ekonomik ve jeopolitik önemini bir kez daha tüm dünyaya göstermeyi başaran Türkiye’yi tebrik etmeden geçmeyeceğim. Önümüzdeki haftalarda da devamının olması beklenen görüşmelerin ev sahibi olacak olan Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında kilit ülkelerden biri olmaya devam ediyor.
 
Görüşmeler sırasında dikkat çeken görüntüler bulunuyor. Bir tarafta oturan, takım elbiseli, klasik siyasetçi ve devlet adamı görünümlü, Putin ve yönetimini temsil eden “soğuk” tutumlu Ruslar…. Diğer yandan daha rahat giyinimiyle alışılagelmişin dışında kalan, yepyeni bir algı oluşturan, Zelensky ve Ukrayna hükümeti adına diğer köşede oturan “sıcak” Ukraynalılar…
 
Sormak istiyorum sizce artık dünya neden Atatürk, Churchill, veya Castro gibi liderler çıkarmıyor? 
 
Bu liderleri unutulmaz ve ölümsüz yapan, gözümüzde yücelten noktalar bizde ya da onlarda yok mu? Yoksa bu durum gün geçtikçe dijitalleşmiş ve teknolojinin yaygınlaştırmış olduğu dünyanın bir sonucu mu? İnternetin çok güçlü bir hale geldiği bu zamanda gizemli hallerimiz yok olmaya başlarken attığımız her adıma şahit olan milyonlarca insan var. Liderlerin insani yönlerini hemen hemen her gün izlediğimiz için artık gözümüzde yücelmiyorlar. Aslında bu durum kötü değil. Tamam gözümüzde herhangi bir yücelme yok fakat belki de daha rahat ilişki oluşturabileceğimiz, kendimizle bağlantı kurabileceğimiz bireyler ortaya çıkıyor.
 
Zelensky’nin savaş başladığından bu yana ortaya koyduğu liderlik modeli de tam olarak söz konusu yeni yüzyıl liderlik modeliyle bağdaşan bir model. Ulaşılmaz olan değil de ulaşılabilir olan, her zaman bizden ve sahada olan. Zelensky, birçok açıdan değişen dünyayı temsil ediyor. Örneğin sosyal medya üzerinden yaptığı canlı yayınlardaki tutumu, giyim tarzı vs. bunları ispat eden nitelikte. Artık ulaşılmaz olandan ziyade iletişim kurmak isteyen yeni kuşağın da hayranlığını kazanmış oluyor.
 
Bundan belki de 10-15 yıl içerisinde seçilecek ABD başkanının tüm hayatı dijital olarak kayıt altına alınacak. Hakkında birçok veri gözler önüne serilebilecek. Eskiden gizemli hale getirilen, yüceltilen ne varsa etkisini kaybedecek. Değişen siyasi anlayışın yeni normal formuna tüm dünya, her durumda ve her fırsatta ihtiyaç duymaya başlayacak.
Kısaca İstanbul’da bu hafta, sol tarafta hem halktan hem de gerçeklikten kopmuş, alışkanlıkların eskisi, sağ tarafta ise 21. Yüzyıla ayak uyduran halkla iç içe olmaya çalışan ve şeffaf bir yeninin oturduğunu gördük.
 
İşte bu eski ve yeninin savaşından çıkacak ve galibi belirleyecek olan ise zaman, kararlılık ve irade olacak.