Bu rakam, sıradan bir nüfus hareketliliği değil; Trabzon’un umutsuzlukla, işsizlikle ve gelecek kaygısıyla adım adım boşaldığının acı göstergesidir.
Göç edenlerin büyük çoğunluğu gençler, eğitim çağındaki bireyler ve iş gücüne katılabilecek vatandaşlardır. İnsanlar daha iyi yaşam koşulları, eğitim ve iş imkanlarına ulaşmak için bu şehirden ayrılmaktadır. Bu da Trabzon’un hem beyin göçü hem de emek göçü verdiğini açıkça göstermektedir.
Peki Trabzon’un siyaseti bu tabloya karşı ne yapıyor?
Ne yazık ki her gün kamuoyunun gözü önünde, siyasi söylemler kısır tartışmalar arasında boğulmakta. “En milliyetçi biziz”, “Bu şehri en çok biz seviyoruz”, “Bu ülkeyi en iyi biz yönetiriz” “En mağdur biziz” “Bu halkı en çok biz seviyoruz” gibi hamasi açıklamalarla birbirlerine açıklama üstüne açıklama yetiştiriyorlar.
Trabzon’un siyaseti, ve özellikle de il ve ilçe başkanları, artık halkın gerçek gündeminden kopmuş; sadece birbirleriyle laf yarıştırmakla meşgul hale gelmiştir.
Artık yeter!
İnsanlar işsiz, gençler umutsuzken; siz kendi yakınlarınızı belediyelere, iştiraklere, torpilli kadrolara yerleştirirken birileri yaşam savaşı vermek zorunda kalıyor.
Buradan tüm belediyelere ve yöneticilere de açık çağrıda bulunmak istiyorum:
Kendi şoförünüzün çocuğunu, ilçe başkanınızın yeğenini işe alacağınıza, bu şehrin gençlerine istihdam kapısı açın!
Trabzon’a gerçekten hizmet etmek istiyorsanız; bir fabrika kurun, üretim alanı açın, yeni iş sahaları yaratın. Bu şehir, gençlerine umut sunulmadıkça ayakta kalamaz.
Unutmayalım:
İnsanın kalmadığı şehirde ne sevdanın, ne milliyetçiliğin, ne de siyasetin hükmü kalır.
Burak TURHAN





