Ancak bu senaryonun öbür yüzüne baktığımızda, terör örgütü PKK’nın militanları, sempatizanları, siyasi uzantıları ve destekçileri adeta zafer kazanmışçasına sokaklarda bayram havası estirmektedir.
Madem bu yapı diz çöktürüldü, madem teslim oldu, madem terör bitirildi, o hâlde bu coşku, bu sevinç neyin kutlamasıdır? Bu nasıl bir çelişkidir?
40 yıldır bu milletin birliğine, dirliğine ve devletin bekasına savaş açmış bir yapının, “barış” başlığı altında aklanmasına, topluma umut diye sunulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Biz soruyoruz:
30 değil, 3 bin kişi silah bıraksa ne değişir?
Suriye’nin kuzeyinde, ABD’nin açık desteğiyle on binlerce tır ağır silahın teslim edildiği, PYD-YPG-Pejak gibi terör uzantılarının tümen tümen örgütlendirildiği bir düzende, 30 kişilik bir gösteriyle milletin aklıyla alay etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Buradan açıkça ifade ediyoruz:
PYD’nin, YPG’nin, Pejak’ın elindeki ağır silahlar — ki bunlar ABD tarafından sağlanmış, modern harp mühimmatlarıyla dolu on binlerce tırdan oluşan sistematik bir yığınağın ürünüdür — Türkiye’nin denetiminde toplanıp imha edilmediği ya da doğrudan Türkiye’ye teslim edilmediği sürece, bu “silah bırakma” tiyatrosu bizim için yok hükmündedir.
Biz, terörsüz bir Türkiye’ye karşı değiliz. Tam aksine, bu milletin en büyük arzusu terörün son bulmasıdır. Ancak bugün oynanan oyunun barış değil, aldatmaca olduğunu biliyoruz.
Gerçek bir barış ve terörsüz bir gelecek isteniyorsa, olmazsa olmaz şartımız şudur:
Suriye’nin kuzeyinde, PYD/YPG/Pejak üzerinden oluşturulan yapılanmanın;
Amerika tarafından verilen on binlerce tır silah ve mühimmatın;
Türkiye’nin denetiminde tamamen imha edilmesi ya da eksiksiz şekilde Türkiye’ye teslim edilmesidir.
Aksi hâlde, birkaç kişilik silah bırakma gösterisinin bu milletin gözünü boyamaya yönelik bir oyundan ibaret olduğunu net şekilde görüyoruz.
Eğer güçleri yetiyorsa, eğer bu yapılar samimiyse, eğer katil terör elebaşları gerçekten barıştan yanaysa;
Buyursunlar bu ağır silahları da bıraksınlar,
Buyursunlar o profesyonel ordu yapılanmalarını da dağıtsınlar,
Buyursunlar Türkiye’ye teslim etsinler — biz de görelim!
Ama yapmayacaklarını biliyoruz. Çünkü bu bir teslimiyet değil, yeni bir yapılandırma hamlesidir. Bu da milletimizin aklıyla alay etmektir.
Ortada birkaç kişiyle bir “barış gösterisi” düzenlenirken, diğer tarafta Suriye’nin kuzeydoğusunda 6-7 tümen düzeyinde, 90 ila 100 bin kişilik profesyonel silahlı yapı kurulmuştur.
Zırhlı araçlar, tanksavarlar, yüksek kalibreli silahlar, tırtavuşlu sistemler, mühimmat dolu konvoylar bu yapılara teslim edilmiştir. Bu gruplar, her gün Siyonist rejim eliyle eğitilmekte ve profesyonel ordu gibi yapılandırılmaktadır.
Peki bu hazırlık kime karşıdır?
Bu silahlar, bu düzen, bu yapı kime karşı kuruluyor?
Sadece şu soruyu sormak yeterlidir:
Bu kadar silahı, bu kadar orduyu, bu kadar eğitimi neden alıyorlar?
Ve biz neden bu tiyatroyla oyalanmaya çalışılıyoruz?
Milletimiz bu soruların cevabını çok iyi bilmektedir.
Daha dün, 12 yiğidimizi bir mağarada kaybettik.
Toplam 19 Mehmetçiğimiz, terörün bittiği söylenen bir dönemde, daha önce şehit düşen bir kahramanımızın naaşını aramak üzere görevlendirildi.
Sözüm ona barışın konuşulduğu, silahların bırakıldığı, müzakere kanallarının açık tutulduğu bir dönemde…
Bir şehidimizin naaşının yeri neden söylenmedi?
Neden elimizde koymuş gibi gidip alamadık?
Neden o kahramanlarımızı, o 12 evladımızı bir tuzağa kurban verdik?
Madem müzakere hâlindeyiz, madem teslim olunmuş, neden o şehidimizin yeri bize verilmedi?
Kimse bu milletin aklıyla alay etmesin.
Bu millet bunu yemez, unutmaz!
Diyarbakır anneleri hâlâ evlat nöbetinde!
Madem barıştan söz ediliyor, madem samimi bir çözümden bahsediliyor; o hâlde bu annelerin bekleyişi neden hâlâ sürüyor?
Bu kadar görüşme yapılırken, bu kadar müzakere yürütülürken; eller sıkışıyor, protokoller konuşuluyorken…
Peki bu annelerin gözyaşları niçin dindirilmiyor?
Çocuklarına kavuşmaları için neden hiçbir adım atılmıyor?
Samimiyetsizlik bu kadar mı alenî, bu kadar mı ortada?
Kim kimi kandırıyor?
Büyük Birlik Partisi Trabzon İl Başkanlığı olarak açıkça söylüyoruz:
PKK ismini değiştirip PYD yapanı da, YPG kisvesine bürüneni de, Pejak diye yeniden sahaya sürüleni de tanırız, biliriz.
Pejak, bizzat terörist başı Abdullah Öcalan tarafından kurulmuş, PKK’nın emir komuta zincirinde faaliyet gösteren bir yapıdır.
Bütün bu yapılanmanın arkasında ABD, İsrail ve emperyalist projeler vardır.
Amaç, Ortadoğu’da ikinci bir İsrail yaratmak; bu yapıların eliyle Türkiye’yi çevrelemek, iç istikrarsızlık yaratmak ve Büyük İsrail hayalini terör üzerinden gerçekleştirmektir.
Bu oyunu ve tezgâhı biliyor, asla geçit vermiyoruz.
Ve altını kalın çizgilerle çiziyoruz:
Ne şehit ailelerini üzeriz, ne şehit ailelerinin yanında durmaktan bir an olsun vazgeçeriz.
Ne şehitlerimizin hatırasına gölge düşürürüz,
Ne bu milletin birlik ve beraberliğine göz dikenlerle aynı safta yer alırız.
Bu devlet, bize binlerce yıllık bir inanç, kültür ve mücadele mirasıdır.
Bu topraklar, şehitlerimizin kanlarıyla sulanarak bize emanet edilmiştir.
Bizler de bu emaneti, bugünün siyasi hesaplarının değil, milletin bin yıllık davasının şuuruyla taşıyoruz.
Şahıslar geçicidir, hükümetler geçicidir. Baki olan devlettir.
Devletçiliğimizden taviz vermeyiz.
Milliyetçiliğimizden vazgeçmeyiz.
İslamî hassasiyetimizden geri adım atmayız.
Muhafazakârlığımızı konjonktürel siyasetlerin çıkar hesaplarına kurban etmeyiz.
Vatanseverliğimizi sözde değil, özde taşıyanlardan oluruz.
Bu çizgiden sapmadık, sapmayacağız.
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun bizlere miras bıraktığı en büyük ilke;
terörle, ihanetle ve bölücülükle aynı karede yer almamaktır.
Bugünkü liderimiz, önderimiz, Sayın Genel Başkanımız Mustafa Destici de;
merhum Muhsin Başkan’ın dava ve yol arkadaşı olarak, ilk günden bugüne bu çizgiyi tavizsiz şekilde sürdürmektedir.
Teröre karşı bir gün dahi susmamış, PKK ve uzantılarıyla müzakerenin değil, mücadelenin esas olduğunu yüksek sesle dile getirmiştir.
Cumhur İttifakı içinde, ülkenin bekası adına sorumluluk almış, fakat konu terör olduğunda duruşundan asla sapmamıştır.
PKK’nın uzantılarıyla aynı kareye girmemiş, siyasi temsilcileriyle aynı ortamda bulunmamış, onlarla tokalaşmayı dahi onursuzluk saymış bir duruşun sahibidir.
Bizler de onun izinde yürüyen teşkilatlar olarak bu duruşu sürdürüyoruz.
Bugün milliyetçiliğin, muhafazakarlığın, İslam’ın sorumluluğunun, vatanseverliğin, devletçiliğin ve ilkeli siyasetin yegâne adresi Büyük Birlik Partisi’dir.
Büyük Birlik Partisi Trabzon İl Başkanlığı olarak, milletimizin vicdanına, şehitlerimizin ruhuna ve devletimizin bekasına olan bağlılığımızdan bir an olsun geri durmayacağız.
Buradan ilan ediyoruz:
PKK, PYD, YPG, Pejak ve hangi ismi alırlarsa alsınlar;
Silahlarını Türkiye’ye teslim etmedikçe,
Devletin denetimi altında imha edilmedikçe,
Siyasi ve askerî varlıkları ortadan kaldırılmadıkça,
Hiçbir senaryoya inanmayacağız.
Hiçbir masala kanmayacağız.
Hiçbir tiyatronun parçası olmayacağız.
Terörle pazarlık olmaz.
Terörist affedilmez.
Vatan bölünmez.
📌 Büyük Birlik Partisi Trabzon İl Başkanlığı





