MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz günlerde partisiyle beraber üzerinde çalıştıkları 100 maddelik yeni anayasa taslağının artık hazır olduğunu duyurarak, sözlerini yerine getirdiklerini, taslakta mevcut olan ilk 5 maddenin korunacağını ve Başkanlık sistemi ile ilgili birtakım değişiklikler yapılması gerektiği için bunu tasarladıklarını belirmişti. 

Bahçeli 2016 yılında gerçekleştirmiş olduğunu bir konuşmasında Başkanlık yönetimi için atılacak adımın sadece fiili değil aynı zamanda hukuki bir konuma getirilmesi gerektiğini söylemiş fakat yine de kendilerinin parlamenter sistemden yana olduklarının altını çizmişti.

İşte bu nedenle eleştirmenler Bahçeli’nin bahsetmiş olduğu ilk 5 maddenin korunduğu konusunda endişeli. Bu açıklamanın çok dikkate alınmaması gerektiğini söyleyen eleştirmenler, yapılan açıklamanın önceki yıllara göre ters düştüğünü belirtiyorlar.

Bahçeli, geçtiğimiz Salı günü, “anayasanın başlangıç metninin normatif bir dille kaleme alınmayacağını” belirtmişti. 

Bahçeli’nin bu sözleri tartışma yaratmaya başladı.

Mevcut olan anayasanın başlangıç metninde Atatürk ilkelerine bağlı, Türk milletinin devleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olduğu, Cumhuriyet değerleri ile ilgili hassas ilkeler, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı ve inkılapları ışığında hareket edilmesi gerektiğine dair ifadeleri, hukukun üstünlüğü, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi, millet iradesinin üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu, hiçbir düşüncenin, Türk milli menfaatlerinin, ülkenin bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, din duygularının Devlet işlerine ve politikaya karıştırılamayacağını… gibi ifadeler yer almaktadır.

Fakat Bahçeli’nin söylediği “normatif dil” ifadesinin anlamı, olması gerekeni, ideal olanı anlamına gelmektedir.

Peki ideal olan bunlar değilse ne?

Türkiye Cumhuriyeti anayasasının başlangıç metninde yer alan ifadelerinin özellikle 2. maddeden itibaren olan kısımları başka anayasalarda da mevcut. 

Örneğin Fransız Anayasasının giriş bölümünde, “Halkın, 1789 bildirisi ile tanımlandığı, 1946 anayasasının başlangıcı ve 2004 çevre bildirisi ile oluşturulan görev ve hakların varlığı ile insan haklarına ve ulusal egemenlik ilkelerine bağlılığını büyük bir ciddiyetle ilan eder”. Bu nedenle anayasanın birinci maddesinde, Fransa’nın bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyet, diğer maddesinde ise dilinin Fransızca olduğu ifade edilmiştir. 

Dünyadaki bütün devletlerin anayasaları, kendi kimliğini, milli bilincini savunan, normatif bir anlayışla oluşturulmuştur.

Normatif dile sahip olmayan bir anayasa, devleti nasıl ayakta tutacak?