Futbol, elbette ki mücadele ve rekabetin sadece sahada değil; saha dışında da yüksek olduğu bir spordur. Futbolcular gibi taraftarların da birbiriyle rekabet içinde olması son derece doğaldır. Taraftarlık ve futbol rekabeti, farklı aidiyetlere saygı duyarak barış içinde yaşanabildiği müddetçe sosyal yaşamın en güzel renklerinden biridir. Ancak rekabetin, saygı ve sportmenlik gibi temel değerlerini yitirerek, şiddet ve taşkınlığa dönüşmesi ve toplumsal yaşamda farklı tezahürlerle karşımıza çıkması kabul edilemezdir. Bu noktada kulüplerin başkanlığını üstlenen şahısların taşıdığı sorumluluk akla gelmelidir. Bizler farklı renklere, rakiplere saygı duyarak; ayrıştırıcı ve nefret içeren söylemlerden kaçınarak meselelere sağduyu ile yaklaşarak futbol kamuoyu için örnek ve öncü olmalıyız. Bu bağlamda haftalardır ısrarla kullanılan provokatif dili ve bu nefret dolu dilin kaçınılmaz bir sonucu olarak bugün karşılaştığımız şiddet olaylarını kınıyorum. Yaşanan olayların hukuken takipçisi olacak ve gereken her türlü adımı atacağız. Ancak, bundan sonra benzer olayların yaşanmaması adına futbol kamuoyuna sağduyu çağrısı yapmayı bir borç biliyorum: Futbol oyununa duyulan sevgi ve rakibe duyulan saygı, tüm camialar için ortak değerler olmalıdır. Lütfen provokatif söylemlerin, bu ortak değerlerimizin önüne geçmesine izin vermeyelim. Son olarak, şampiyonluğunu hiçbir taşkınlığa, hiçbir asayiş olayına mahal vermeden büyük bir coşku içinde kutlayarak tüm dünyayı adeta kendine hayran bırakan değerli taraftarlarımıza bir kez daha teşekkür ediyor; bundan sonra da sağduyularını koruyarak şampiyonluğun tadını doyasıya çıkartmalarını yürekten diliyorum.