"Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" (Dezenformasyon Yasası), hafta içi TBMM Başkanlığı'na sunuldu. "Sosyal medyanın düzenlemesi" anlamına da gelen bu kanun teklifi 40 madde içerirken sosyal medya ve internet medyasına yeni düzenlemeler getirmeyi amaçlıyor.
Peki bu kanun teklifi neler içeriyor? Bir kısmını sizler için burada belirttim:
AKP ve MHP tarafından hazırlanan kanun teklifiyle Türk Ceza Yasası'na "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunun eklenmesini ayrıca "endişe, korku veya panik yaratma, ülkenin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini ve kamu barışını bozmaya" yönelik yayın yapanların 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını istiyor. Bunların dışında diğer öne çıkan değişikliklerden bazıları da şu şekilden belirtiliyor: 
Suçun, failin gerçek kimliğini gizleyerek ya da bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilen cezalar yarı oranına kadar artırılabilecek.
Bu yasanın teklifi ile haber siteleri de yasa kapsamında "süreli yayın" olarak belirtiliyor ve çalışanlarının basın kartı almalarının önü açılıyor. Ayrıca basın kartı alma koşullarına ilişkin de yeni sorumluluklarda beraberinde geliyor. Haber sitelerinin de diğer yayın organları gibi Basın İlan Kurumu'ndan resmî ilan alabilmesi öngörülüyor.
İnternet haber siteleri yayımladıkları içerikleri doğruluğu, bütünlüğü ve erişilebilirliği sağlanmış şekilde 2 yıl süreyle korumak zorunda ve gerektiğinde talep eden yetkili mercilere bildirmek ve teslim etmek zorunda olacak.
Haber siteleri düzeltme ve cevap istemini, en geç 24 saat içinde ve aynı şekilde yayımlamak zorunda olacak.
Belirli suçları işlemiş olan ve hüküm giyenlere ve terör suçlarıyla medya dışında ticari faaliyette bulunanlara basın kartı verilmeyecek.
Kanun teklifi nasıl değerlendiriliyor?
Teklifteki birçok madde özellikle gazeteciler ve ifade özgürlüğü dernekleri tarafından oldukça büyük eleştiri aldı. İfade özgürlüğü hakkını ve gizliliğini ihlal edeceği düşünülen bu teklifte en çok eleştirilen maddelerden biri de Türk Ceza Yasası'na eklenen "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunun varlığı.
İfade Özgürlüğü Derneği kurucuları ve eleştirmenler "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu maddesindeki suçun tanımı ve kapsamı ile ilgili ayrıntıların tanımda verilmemesinin uygulamada ne şekilde kullanılacağı konusunda soru işareti yarattığına vurguda bulunuyor. "Çok sayıda soruşturma açılacağı, vatandaşların da suç duyurusunda bulunabileceğini ifade ediyor. Ayrıca basın kuruluşları ve sosyal medyayı kullanan muhalif kişiler bundan etkilenebileceğini belirtiyor. Eleştirmenler ayrıca hükümetin 2023 seçimlerine hazırlanmasından ötürü tüm bu tekliflerin ifade ve basın özgürlüğü alanını daha da daraltacağı konusunda emin.
Cumhuriyet yazarlarından Orhan Bursalı ise söz konusu maddenin belirsiz olduğunu belirterek "Şu şu haberlerin yayılmasını istemiyorum dedi mi iktidar, yandı medya. İstemediği bir haberi verirsen, 'Endişe, korku ve panik yaratmak istedin' yargısıyla Saray mahkemeleri ipini çekmeye hazırda bekliyor olacaklar." Şeklinde bir değerlendirmede bulundu.
Sözcü yazarı Murat Muratoğlu, kanun teklifini şu sözleriyle eleştirdi:
"Twitter'da "Türkiye şeker ithal edecek" konulu bir yazı okudum. Ağırlıklı olarak şeker fabrikalarının peşkeş çekilmesinden bahsediyordu. Peki, bu suç mu? Yeni Dezenformasyon Yasası'na göre suçun âlâsı. Sahi bunun suç olduğuna kim karar verecek? Birkaç gün sonra, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, başta şeker olmak üzere gıda arzı konusunda hiçbir sıkıntı olmadığını, zam fırsatçılarının 'algı operasyonu' yürüttüklerini öne sürerek şekerde Türkiye'nin kendine yeterli stokların bulunduğunu söyledi. Bir ay geçti, geçmedi, Ticaret Bakanlığı 400 bin ton şeker ithalatı için karar çıkardı! Nasıl yani? Hani şeker yeterliydi? Bu durumda Tarım ve Orman Bakanı kasıtlı olarak yanlış bilgi mi yaydı? Yasa geçseydi 3 yıl ile mi yargılanacaktı? Yoksa haberi yapan arkadaş bizzat Tarım Bakanı tarafından yalanlandığı için mahkeme mahkeme dolaşacak mıydı? Bak ama dediğim çıktı, şeker ithal ettiler diye mahkemede kendini, savunsa işe yarayacak mıydı?"
Sosyal medya platformlarına 2 yıl önce yapılan yasa değişikliği ile Türkiye'de zorunlu temsilci bulundurma şartı getirilmişti. Yasa teklifiyle birlikte temsilcilerin gerçek kişi olması hâlinde Türkiye'de yerleşik ve Türkiye vatandaşı olması zorunluluğu getirilmesi öngörülüyor. 
Bu yasa hükümetin vatandaşın hakkını korumak için değil, kendini korumak için hazırladığı bir tasarı olarak değerlendiriliyor.