Trabzon’da siyasi anlayış, beşerî eylemlerin bağımsız bir alanı olmasından ziyade sınırlı bir etkinlik alanı olarak görülen konumdadır. Savunulan şey bir sınırlılıktır.  Bu da tamamen insan anlayışı ile ilgilidir. Toplumsal alana yapılan ısrarcı bir vurgu söz konusu. Aslında aklın siyasete müdahalesinin engellenmeye çalışılmasından ziyade otorite yetkisi başta aile, din ve geleneklere dayalı müdahaleleri engellemeye çalışmasından bahsedebiliriz. Bu da genel anlamda muhafazakarlık temasına yapılan vurgunun ispatıdır. Bu muhafazakâr gelenek daha çok milliyetçilik, İslam ve devlet gibi unsurların ön plana çıktığı bir gelenek türüdür. Birlik-beraberlik-dayanışma ruhu, kültürel değerler, hemşerilik, yerel kimlik ve bu kimliğin muhafazası Trabzon için oldukça önemlidir. Aile tercihleri ve toplumsal düzen, bireyin özgürlüğünden daha değerli görülüyor. Bu nedenle az öncede söylediğim milliyetçilik, yerel kimlik, ataerkil yapı, hemşerilik, devlet ve otorite, din ve Trabzonspor ön plana çıkmaktadır. Trabzon’da her geçen gün farklı olaylarla kimlikler yeniden inşa edilmekte ve koşullara uygun muhafaza edilerek değerler yeniden üretilmektedir. Prensipte yeniliğe kapalı olmayan fakat pratikte muhafazakarlığa daha yakın duran bir tutum sergileniyor.
Peki bir de siyasi partilerin son dönemlerde Trabzon’da estirdiği havaya, siyasetçilerin halka yaklaşımına, tutumlarına, söylemlerine ve gelecek planlamalarına bakalım:
İktidar partisi AKP’de Trabzon’da eskisi gibi bir hava olmadığı şeklinde eleştiriliyor. Parti yönetimi ve milletvekilleri sahada eskisi gibi görünmüyor. Eleştirmenler konuyla ilgili, yönetimin tepki almasından ve kritik sorulara cevap vermekten sakındıklarını belirtirken sahada yer almak yerine düğün dernek alanlarında yer almalarına da tepki gösteriyor.  Belediye meclis üyeliğinden istifaların söz konusu olması da bu durumu doğrular nitelikte görülüyor.
Pandemi sürecinde Trabzon’un birçok ilçesinde protestolar söz konusuydu. Halk, izin verilen kongreler, bazı mekanların açık olması, otellerin müşteri alması gibi durumlardan ötürü oldukça tepkiliydi. Sokağa çıkarak protesto eden ya da karayolunun ortasında oturma eylemleri düzenleyen halk, “size pandemi yok, bize var öyle mi” sloganları atmıştı.
Halk görülmeyen değil görülen ve değer verilen olmak istiyor. Pandemiyle birlikte bir güven sarsılması yaşanıyor. Seçmen, işsizlik ve ekonomik sorunlardan uzaklaşan siyasetçileri, koltuk peşinde koşan yöneticileri istemiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Trabzon’da köklü bir seçmeni var fakat bu oran %25’i geçmiyor. Geçmesi için ise köy köy, hane hane gezmeleri gerekiyor. Sadece kahvede veya şehir içinde dükkanların gezilmesi ile olacak bir iş değil bu çünkü. İl ve ilçe teşkilatları bu konuda yeterince hızlı ve atak değil. Tahminim Kılıçdaroğlu’nun bu konunun farkında olduğu yönünde. Koordine olmak, bir siyasi partinin en önemli görevlerinden biridir. Bu görev askıya alındığı takdirde hedef şaşmaya başlar. Unutmayalım ki koltuk geçicidir ama parti kalıcı. 
Peki gençlik ne ister?
İş ister, liyakat ilkesine uygun hareket edilmesini ister, eğlenmek ister, sanatla iç içe olmak ister, kültürel faaliyetlerle iç içe olmak ister, sağlıklı bir şekilde tartışacak, düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edecek bir ortam ister. Ana kademe siyaseti yapmak yerine bu faaliyetler etrafında hareket etmek, bu sorunların çözümü için çalışmak, gençliğe hitap edecek çalışmalar için uğraşmak daha doğru değil mi? Seçimin kaderini değiştirecek, kararsızların karar vermesini sağlayacak olan bireylerin farkında olarak hareket etmek ve bu bilinçle yola çıkmak için çalışmak daha doğru değil mi? Gençlik örgütleri içinde bu bilinçle çalışanlar var tabi. Ama hepsi değil. Çünkü koordine değiller. 
MHP’den ayrılanların %80’inin şu an İyi Parti’de olduğu görülüyor.Bu durum hızlı bir çalışma temposunun Türkiye’nin hemen hemen her bir köşesine yayıldığını ispatı olarak alınıyor. Fakat bu durum Trabzon için pek geçerli değil gibi. Trabzon, Meral Akşener’i il ve ilçe yönetiminden daha fazla görüyor. Sanırım Trabzon’daki İyi Parti heyetinin tek görevi Meral Hanımı havalimanında karşılamak. O da sayıca çok az kişiyle. Esnaf ziyaretleri belirli ve sınırlı bölgelerde yapılıyor. Bu durum oldukça eleştiri konusu olduğu kadar anlamsız da karşılanıyor.  Akşener’in, sık sık halkın içinde olduğu ve toplumsal sorunlara vurguda bulunduğunu görüyoruz. Fakat diğer il ve ilçe teşkilatı ve gençlik kollarının görevlerini yeterince etkin ve yetkin kullandığını söyleyemeyiz.  Ayrıca sadece şehrin belirli bölgelerinde değil kırsalda yaşayan insanlara da ulaşılması gerektiğinin altının çizilmesi gerekiyor.
Bundan birkaç ay önce Trabzon’da MHP il başkanı yaptığı konuşmasında CHP’nin iktidar olduğu takdirde onlara destek vereceklerini belirtmişti. “Cumhur ittifakı olarak MHP’nin AKP’nin peşine gitmediğini AKP’nin kendilerine geldiğini” de sözlerine eklemişti. MHP’nin, genel olarak belediye başkanı çıkardığı ilçelerinde ziyaretler düzenlemesi oldukça eleştiriliyor. Eleştirilerden biri de ittifak içerisinde olduğu partinin ışığında yürümeleri ve halkın içine girmemeleri şeklinde. 
Trabzon’un 11 ilçesinde teşkilatlanan ve bu oranın neredeyse %80’in üzerinde olduğu DEVA Partisi, merkez ilçede yoğun bir esnaf ziyareti gerçekleştiriyor. AKP tabanı DEVA’ya oldukça sempati duyuyor. DEVA Partisi il başkanı verdiği demeçlerinin çoğunda Trabzon’da büyük bir oy alacaklarını ve Trabzon olarak Türkiye oranının altında kalmayacaklarına vurguda bulunuyor. Hatta bunun garantisini verebileceklerini de belirtiyor. Fakat parti içerisinde “andımız” konusunda bazı isimlerin ağır ifadeler kullanması bölünmelere ve parti içi istifalara kadar gitmişti. Böyle hassas bir konuda yaşanan çatırdamalar güven sorunu eksikliğini de beraberinde getiriyor. Ancak Trabzon’da kendi içlerinde iyi koordine olmuşlar. Yakın zamanda mahalle temsilcileri atayan parti, güçlü bir şekilde ilerlemek istediğinin altını çiziyor.
“Ankara’da parlayan aydınlık, ilerleme ve kalkınma Trabzon ve halkına 7 sene sonra gelir”, der eskiler. Sonra ne mi olur? 
İş işten geçmiş olur.