Burada üzerinde durduğumuz bağımsızlık; aklını ve iradesini kullanan, milletten aldığı yetkiyi millet adına bir sorumluluk olarak gören, bu bilinçle hareket eden kişi duruşudur.
Mesela Yargı, Devet'ten aldığı yetkiyi toplum adına ve kanunlara dayanarak görev ifa etmeli ki orada bağımsızlık konuşulsun.
Bağımsız olmak ya da bağımlı olmak isminizin bir parti veya sivil toplum kuruluşu, dernek, vakıf içinde olması, listesinde olması demek değildir.
Siyasetçi şayet liyakatiyle bir noktada olursa, seçim faaliyetlerini kendi imkanlarıyla yürütürse, zenginleşmesinde sebepsiz bir takım unsurlar yoksa, ticaretinde sihirli ellerin dokunuşları yoksa ve kurduğu hayallere ulaşmak için birilerinin elinden tutması gerektiğini düşünmezse bağımsız olur.
Düşüncelerinde şahsilik, duruşunda ise toplumsallık olur.
Bu öyle anlaşılması zor bir durum değildir ve kendi içinde bulunduğu çemberin darlığına, etrafında örülen duvarların yüksekliğine bakan birilerinin anlayabileceği kadar da kolay bir durum değildir.
Çemberi kıracak cesareti, duvarı aşacak gücü ve bütün bu sistemi sorgulayacak aklı, iradesi olmayan insanların klasik gerçekliklerini örtme oyunu, yadsımaları ise itham ile olur.
Sıkıştıkça, suçluluk psikolojileri arttıkça, yetersiz olduklarına dair gerçeklikler yüzlerine vuruldukça, yetkisiz olduklarına dair gerçeklik topluma anlatıldıkça artık iftira boyutunda siyaset yaparlar veya muhattaplarını akıllarınca aşağılamaya başlarlar.
Şayet siyaset yapıyorsanız, bir siyasi parti altında olsanız da temsil ettiğiniz esas gücün yani orada olmanızı sağlayan asıl gücün  millet olduğu idrakinde olmalısınız.
Bugün neden TBMM'nin iradesi 3-5 Genel Başkandan ibaret.
Neden KANT'ın "imana yer açmak için bilgiyi inkar etttim" sözüne nazire yapar gibi siyasetçiler imkan bulmak için milleti inkar ediyorlar.
Neden siyaset pahalı..?
Maddi ve manevi olarak bu kadar pahalı hale gelen, getirilen siyasetin kalitesinden mi aşiret kültürüne dönüşüp yozlaşmasından mı söz edebiliriz.
Atatürk'ün "Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz" sözü sadece ülkenin değil ilkenin, zihnin özgürlüğüne de vurgu yapmıyor mu.
Hatta "ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar" süzüyle de Atatürk bunu pekiştirmiş olmuyor mu.?
Bir yerde olmak bir yere ait olmak demek değildir ve kişiyi ait olduğu yer anlamlı, güçlü kılmaz.
Tam aksine kendi özgür iradesini her daim,her yerde, her şatta muhafaza etmesi kişiyi anlamlı, güçlü ve bağımsız kılar.