ÇAKIROĞLU;AK PARTİ ÖRTÜNÜN ALTINDA KALMIŞTIR 
Haber : Ömer Altıntaş  www.trabzonhaber24.com

 7 Haziran seçimlerinde şimdi ki AK Parti İl Başkanlığının bulunduğu binayı SKM olarak kiralayan ve burada astıkları dev ekran nedeniyle kendilerine ceza kesildiğini aktaran Ortahisar belediye Meclis Grup Başkanı Çakıroğlu, AK Parti'nin de meydana TIR yerleştirerek seçim propagandası yaptığını hatırlattı. Ancak şimdi kendilerinin 7 Haziran'da kiraladığı binayı, AK Parti'nin İl Başkanlığı olarak kiraladığını ve buraya dev ekran astığını ifade eden Çıkıroğlu, kendilerinin de meydana seçim propagandası için üzerinde LED ekran bulunan araç koyduklarını ifade etti. Ancak 7 Haziran seçimlerinde MHP'ye ceza kesilmesine bugün AK Parti'ye ceza kesilmediğini ileri süren Çakıroğlu, "7 haziran seçimlerinde aynı yere aylarca TIR çekip her türlü siyasi propaganda yapan siyasi anlayış meydan parkı karşısında MHP ye ait olan kiralık SKM ‘ ye AKP encümen marifetiyle ceza yazıp anıtlar kurulunu harekete geçirtip baskı yapmışken, bu gün aynı binanın tüm görüntüsü örtülmüş o örtü altında anıtlar kurulu, ara f ‘ suresinde buyrulduğu üzere, gözleri var duymazlar, kulakları var işitmezler ve dilleri var konuşmazlar gibi eylemsiz kalmakta, fakat MHP ye ceza yazan encümen aynı bina için hiç bir işlem yapamayıp kendi iradesinin olmadığını ortaya koymanın ötesine geçememiştir" ifadelerini kullandı.

KONUYLA İLGİLİ TARİHSEL SÜREÇTEN ÖRNEKLER VEREREK YAZILI BİR AÇIKLAMA YAPAN ÇAKIROĞLU, DİKKAT ÇEKEN İFADELER KULLANDI. İŞTE ÇAKIROĞLU'NUN AÇIKLAMASININ TAMAMI:

1000 yıllık Anadolu Türk tarihini şekillendiren, selçulu Devletini ve sonrası Osmanlı İmparatorluğunu cihan-i şümul kılan ana felsefe ,şeyh edebali ‘nin özümsediği ve öğrettiği hümanist görüşler ve Hünkar Hacı Bektaşi velinin benimsediği ve yaydığı değerler, bu Türk Devletlerini yöneten ve idare eden başarılı büyük Türk hükümdarlarına, hep vakur ve adil olma zorunluluğunu telkin etmiştir.Devlet yönetim geleneğinde ,adaleti bütünsel bir şekilde tüm devlet organlarında eşit şekilde uygulama ve bunu tamamıyla halkına tarafsız yayma prensibini en üst seviyede kendilerine rehber kılmışlardır. Bu imparatorlukların küllerinden yeniden doğan Türkiye Cumhuriyeti de kuruluşunun temel mihenk taşını hakimiyet kayıtsız şartsız milletin dir ve adalet mülkün temelidir esasları üzerine kurmuş parlamenter yönetim şekli ile demokratik bir rejimin gelişmesi ve yerleşmesi gayesi ile ve ruhu ile hareket etmiştir.Bu durumu ayrıca en güzel yansıtan bir örneği de bize yine tarihi bir anekdot ile hatırlamakta fayda görmekteyiz. ‘’Fatih Sultan Mehmet zamanıdır...Fatih Camisinin inşaatına başlanmıştır. Fatih inşaatın nasıl gittiğini öğrenmek ister. Bunun için inşaat yerine gelir. Cami inşaatında çalışan ustalardan Rum İpsalanti`nin, cami sütunlarını, Fatih`in istediği gibi uzun değil, kısa kestiğini görür. Bu duruma çok sinirlenen Fatih, derhal emir verir ve İpsalanti ustanın, sağ eli kesilir. İpsalanti usta, geçimini inşaatlarda çalışarak sağlamaktadır. Evde çocukları aş-ekmek beklemektedir... Ne var ki, artık çalışamayacak;mesleğini icra edemeyecektir. Çünkü artık sağ eli yoktur. İpsalanti usta, düşünür, taşınır ve Fatih`i Kadı`ya şikayet etmeye karar verir. O günlerde, İstanbul Kadısı Sarı Hızır Efendi`dir. Hızır Efendi öyle bir kadıdır ki, Allah`tan başka kimseden korkmayan, hak ve adaleti ne pahasına olursa olsun yerine getirmekten hiç çekinmeyen birisidir... İpsalanti`nin şikayetini dinledikten sonra, hiç düşünmeden Padişah Fatih Sultan Mehmet`i çağırtır. Kadı`nın huzuruna önce İpsalanti girer ve ayakta durur. Arkasından Fatih, mağrur bir eda ile girer. Girmesiyle beraber de geçer Kadı`nın karşısındaki sedire oturur.Bunu gören Kadı Sarı Hızır, sesini yükselterek: "Burası adalet huzurudur.Huzurda ayakta durulur.Ayağa kalkınız" der. Padişah ayağa kalkar. Kadı iki tarafı da dinler. Padişah elini kestirme gerekçesini anlatır. İpsalanti`de suçsuz olduğunu, elsiz kaldığı için geçimini sağlayamadığını söyler... Sonunda Kadı, hükmünü verir. Kısasa kısas! Arkasından da bu hükmün derhal infazını ister. Yani, Fatih`in sağ kolu kesilecektir... Davalı ve davacı dışarı çıktıktan sonra, herkesi bir üzüntü alır. Araya vezirler, paşalar girer;İpsalanti`ye yalvarırılar: "Etme bir iş oldu. Gel şu davadan vazgeç.Padişah eli kesilmesi doğru olmaz. Sana ve ailene ölünceye kadar yetecek miktarda tazminat verilsin. Zaten sen, Padişah`ın elinin kesilmesi için dava açmadın. Aman ne olur davadan vazgeç",diye dil dökerler. İpsalanti usta da üzgündür. Kadının böyle bir karar vereceğinden habersizdir. O, çalışamadığı için geçimini sağlayacak bir tazminat peşindedir. Tekrar kadıya başvurur: "Ben davadan vazgeçtim. Padişahın eli kesilmesin. Onun eli kesilmekle, benim elim yerine gelmez. Sadece bana ve aileme yetecek kadar tazminat verilmesini istiyorum" der. Kadı, iki tarafı tekrar huzura çağırır. Hükmünü verir: "İpsalanti usta, davasından vazgeçip, yalnız tazminat istediğine göre;kendisi, eşi ve iki çocuğunun günlük nafakalarını ölünceye kadar vermeye;ayrıca, elsiz olduğundan, manevi tazminat olarak 100 altın ödemeye" suçluyu mahkum eder. Fatih, İpsalanti ustaya, yüz değil, 150 altın verir ve ömür boyu da geçiminin sağlanmasını temin eder. Mahkeme böyle sonuçlandıktan sonra, Fatih tekrar Kadı`nın huzuruna girer: "Bak`a Sarı Hızır, padişah olduğum için iltimas yoluna gidip de, adaleti yerine getirmeseydin, şu belimdeki kılıç ile başını uçuracaktım" der. Padişah`ın bu sözü üzerine, Kadı Sarı Hızır: "Sen de, `ben padişahım` diye kararıma karşı çıksaydın ve mahkemenin huzurunu bozsaydın, minderimin altındaki hançerle, ben de seni kalbinden hançerleyecektim."der. (Yeni Düşünce Dergisi, Orhan Dokuzoğuz, 5-11 Kasım1999, Sayı:656, Sayfa:70) Ülkemiz yeni bir genel seçime girerken ,medeni Dünya'da olmaması gereken bir çok olumsuzluğu Trabzon şehri olarak yaşamaktayız. Rasyonel olmayan siyasi anlayış dünya ile yarışan değil olgunlaşmayan demokrasiyi temsil eden hasta bürokrasi işine geldiği gibi davranan sesiz bürokratların derin ceberutu altında can vermekte olup , fikirler ,özgürlüğünün yok sayılıp baskı altına tutan anlayışın maalesef ürünü olmaktadır.bu durum , siyasi saygınlığın ve adaletin dibe vurduğunu çok bariz bir şekilde yansıtmaktadır.netice olarak böyle bir anlayış çok açık bir şekilde hukukun üstünlüğünü değil, bilakis kendi hukukunun üstünlüğünü geçerli kılmaya çalışmaktır.Böyle bir durumun, pratikte geçerli yöntem haline gelmesi ve/veya kabul görmesi demek vahşi batının bir zamanlar Amerika da uyguladığı Texas kanunlarına davetiye çıkaracağı ve halk arasında adalet duygusunun orta ve uzun vadede büyük zarar göreceği kaçınılmaz olacaktır. Yukarıda kısaca değindiğimiz tarihsel bakış analizimizi bugüne , yani güzel şehrimiz Trabzon’ a indirgediğimizde, aktüel yaşanan ve bugünkü iktidar yönetimince uygulamaya sokulan seçim öncesi yöntemlerin, ne eşit adalet duygusu ve nede demokratik gelenekle ilişkilendirilemeyeceği apaçık ortadadır.. Bu bağlamda ,yakın tarihte yaşanmış bir olayı kamuoyu ile paylaşmak bizim için siyasi ahlak ve adalet anlayışı açısından büyük önem arz etmektedir: 2011 genel seçimlerinde Sanat sokağı karşısındaki vardallar olarak bilinen tarihi binaya led ekran koyma geleneğini başlatan AKP bu gün meydan kültür aksına minibüs üzerinde led ekran için verdiği mücadele hayret verici olmakla kalmayıp hiç bir makul açıklamasıda yoktur. 7 haziran seçimlerinde aynı yere aylarca TIR çekip her türlü siyasi propaganda yapan siyasi anlayış meydan parkı karşısında MHP ye ait olan kiralık SKM ‘ ye AKP encümen marifetiyle ceza yazıp anıtlar kurulunu harekete geçirtip baskı yapmışken, bu gün aynı binanın tüm görüntüsü örtülmüş o örtü altında anıtlar kurulu, ara f ‘ suresinde buyrulduğu üzere, gözleri var duymazlar, kulakları var işitmezler ve dilleri var konuşmazlar gibi eylemsiz kalmakta, fakat MHP ye ceza yazan encümen aynı bina için hiç bir işlem yapamayıp kendi iradesinin olmadığını ortaya koymanın ötesine geçememiştir. Belediye başkanlığı kurumunu temsil edenler , adil olan doğruyu bulmak ve uygulamak gibi hem siyasi etik hem de çağdaş demokrasi gereği bir davranış göstermek zorundalar. Emniyet ve Anıtlar kurulu ve Karayolları da görevlerini tarafsız, eksiksiz ve de adil yapma durumundadırlar..Şahsı hatalar kurumların kimliğine ve manevi şahsiyetine asla zarar vermemeli ve vatandaşta adiliyet ve adalet duygusunu zedelememelidir.. Özel müteşebbisler ise ekonomik kaygılar taşımayıp ,pazarın bir parçası olarak ve bir bütün olarak tüm kaygılardan kurtulmuş demokrasinin erdemi olarak çok sesliliğe kulak vermelidirler.