“Coğrafya kader” isimli belgeseliyle hem Türkiye hem de dünya basınında fazlasıyla ilgi görmüş olan Journos isimli YouTube kanalı, bu hafta Economist dergisinin içinde bir makalede yer almıştı.

Belgesel Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’ın hayatını konu edinen bir belgesel. Başak Demirtaş 5 yaşındayken babası da polisler tarafından evden alınmış. Konuyla ilgili Demirtaş, bir gün çocuklarının da aynı sıkıntıyı yaşayacağını tahmin edemeyeceğini belirtmiş. 

Selahattin Demirtaş şu an onlarca Kürt aktivist ve siyasetçi ile birlikte hapiste. Yargıtay Başsavcısı geçtiğimiz haftalarda HDP’nin yasadışı ilan edilmesi ve dağıtılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Ülkenin en yoğun Kürt nüfusuna sahip olan Diyarbakır’da yaşayan Başak Demirtaş, milletvekillerinin hapse atılarak oylarının yok sayıldığını, Türklerin ve Kürtlerin eşit muamele görmediğini belirtmişti.

2000’den sonra Erdoğan ve hükümeti Türkiye'deki Kürtlerle barış sağlamak, Kürtlerin kendi dillerini özgürce kullanabilmelerini ve kendi eğitim sistemlerini oluşturmak adına birçok alanda onlara özerklik sağlamıştı. 2015 seçimlerinden sonra iktidar ile MHP arasındaki ortaklık çok daha farklı bir süreci başlattı. Bu sırada Suriye’deki Kürt savaşçıların başarısını gören PKK, bu girişimin aynısını Türkiye’de de göstermeye kalkıştı. İsyan edenler güneydoğudaki birçok şehirde özerklik ilan etmeye çalışmıştı. Sonuç olarak Türk hükümeti gereken duruşu göstermiş ve olaylar dinmişti fakat mahalle ve sokaklar harap olmuş, ülkenin birçok bölgesinde PKK’nın silahlı ve bombalı saldırıları nedeniyle binlerce insanımız yaşamını yitirmişti.

Bugün iktidar bu sorunu bitirmek istiyor. Geçen senelerde, 60’tan fazla belediye başkanı tutuklanmış ya da ihraç edilmişti. Şimdi aynı senaryo milletvekilleri için geçerli. Seneler öncesinden bu yana Kürt partiler genel olarak bastırılmış ancak farklı isimlerle tekrar siyaset meydanına çıkmıştı. 

Konuyla ilgili son günlerde Erdoğan’ın ortağı Bahçeli, HDP’nin bir daha oluşum göstermeden kökten bitirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Savcılar ise, HDP içinde görevli siyasetçileri siyasetten men etmek ve ihraç için iddianameler hazırlayıp dava açmaya çalışıyor. Fakat Yargıtay Başsavcısı’nın hazırladığı HDP’yi kapatma iddianamesi, Anayasa Mahkemesi tarafından eksik bulunsa da bu konunun daha uzun bir süre gündemde kalacağı çok belli.

Bu esnada iktidar partisinin ortağı MHP lideri Bahçeli skandal sözleriyle gündeme gelmiş, HDP’nin kapatılmasının yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin de artık kapanması ve bu konunun ertelenmemesi gerektiğini belirtmişti. Buradan da anlaşılıyor ki ülkemizde Kürt konusunda yaşanan sorundan çok daha büyük bir sorun var ki o da hakkın, hukukun ve adaletin yok olduğu.

Düşünsenize, bundan yıllar önce, bir parti başkanının Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını isteyeceğini ve bunu ulu orta bir şekilde dile getireceğini kaç kişimiz düşünürdü? Kaçımızın böyle bir şey aklına gelirdi?

HDP’nin hukuksuz ilan edilmesi, siyasetin dışına atılmaya çalışılması ve kapatılmasının istenmesi aslında onların temsil ettiği kitleyi ötekileştirmek hatta onları PKK’nın kucağına atmaya çalışmak olmuyor mu? 

Ne mi yapılmalı?

Onları terörle mücadeleye ortak edebiliriz. Meclis içinde meşru yollarla, el ele bu sorunu çözebiliriz.  HDP’yi dışlamak yerine meşru mekanlarda kalmasını sağlayabiliriz. Aksi takdirde HDP’nin kapatılmasıyla onların tek temsilcisini PKK yapacak, Türkiye için de kötü ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkaracağız.

Düşüncelerimiz ve fikirlerimiz her ne olursa olsun hukuksuz atılan hiçbir adıma boyun eğmemeli ve bu konularda taviz vermemeliyiz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın klişesinden kurtulmalı ve hukuksuz her konunun karşısında durmalıyız.