4000 yıllık tarihi ile Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği, Kanuni’nin doğduğu Atatürk’ün vasiyetini yazdığı şehrimiz tarihi ve doğası ile turizm anlamında bir cazibe merkezidir.
Şehrimiz bu cazibelerini gelir getirmesi adına en iyi şekilde kullanıyor, gelir elde edilmesi için ciddi yatırımlar yapıyor ve böylelikle turizm gelirleri Şehrimizin gelir kalemleri arasında önemli bir yer teşkil ediyor. 
Şehrimizde 600 konaklama tesisi, 170 seyahat acentası, 2500 yeme içme tesisi, 200’ü aşkın araç kiralama firması bulunmaktadır. Bunlarla birlikte bu firmaların tedarikçileri ve yerel esnaf da turizm gelirlerinden beklenti içindedir.
KORUYABİLİRSEK KAZANABİLİRİZ
Unutmamalıyız ki turizm hareketliliğinin devamı, yapılan yatırımların sürdürülebilirliği ve yerel esnafın turizmden beklentileri bölgemizdeki doğal ve tarihi turizm envanterlerin korunması ile doğrudan ilgilidir. Buna rağmen geçmişte bu değerlerimizin korunması ile ilgili sorunlar karşılaştık. Hatırlarsınız yıllar önce Uzungöl’ü havuz olmaktan kurtarmıştık. Bu konu ile ilgili dönemin feraset sahibi yöneticilerine, yöre halkına, konu ile ilgili STK’lara ve basınımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Yine yakın zamanda Sera gölünde böyle bir hatadan dönülmesine vesile olan Sayın Bakanımız Süleyman Soylu’ya da teşekkür ederiz. Bu örneklere rağmen şuanda Ayasofya Camiinde yöne böyle bir süreç yaşamaya devam ediyoruz.
Ayasofya şehir merkezine yakınlığı, tarihi ve doğal güzelliği ile çok önemli bir değerimiz. 770 yıllık bir miras. Kilise olarak yapılmış; cami, hastane ve müze olarak kullanılmış. 2013 yılımdan beri de cami olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Şuanda tartıştığımız da ne olarak hizmet verdiği değildir. Doğal görüntüsünün tahrip edilmesi ve verimli kullanılmamasıdır.
AYASOFYA’NIN TARİHİ DURUYOR AMA DOĞASINI YOK ETTİK
Değerli arkadaşlarım; bizim hemen hemen bütün tarihi eserlerimizin doğanın içinden fışkıran bir yapısı vardır. Lütfen gözlerinizi kapatın ve Sümela manastırını düşünün. Yamaçtaki asil duruşu gözümüzün önüne gelirken yeşillikleri düşünmeden edemiyoruz. Aynı şekilde Atatürk köşkünün bahçesindeki o güzelim peyzajı. Memişağa konağının etrafındaki çaylıkları. Orta mahalledeki manzara. Rize kalesi, Giresun kalesi, Zilkale, imera manastırı ve şuanda yazamadığımız bir çok kültürel değerimiz… Kısaca Sümela manastırına gelen bir turist tarihi yapıya 20 tane fotoğraf çekiyorsa doğaya da en az o kadar fotoğraf çekiyordur. Aynı şekilde Atatürk Köşküne, Zil Kale’ye ve AYASOFYA CAMİİ’ne. İşte bizim şu anki feryadımız bu. Daha fazla yeşil, daha estetik bir görünüm beklerken, her yeri altı beton üstü taş kaplama gereğinden geniş, estetikten yoksun yollar ile doldurduğumuz bu ucube görüntüden vazgeçelim. (Proje tamamlamadan estetikten yoksun olduğunu nerden biliyorsun diye düşünebilirsiniz. Fotolara bakınca yollarla kapanmış bir bahçede ne kadar estetik peyzaj yaparsanız yapın fayda etmediğini anlarsınız) Evet belki Ayasofya’nın kültürünü yok etmedik ancak Ayasofya Camiini doğasından kopardık. 
VALİMİZ HEP DESTEKCİMİZDİR.
Sayın Valimizin turizm konusundaki destekleri çok kıymetli. Turizm ile ilgili her daim sektörün yanında olmuştur. Ancak bu olayda yanlış yönlendirildiği kanısındayız. Ülkemizin zor günler geçirdiği bu süreçte Sayın Valimizin konuyu kendisine aktarıldığı gibi dinlemiş, gösterildiği gibi yorumlamış olması gayet normal. Sayın valimizden Ayasofya’ya bir şans daha vermesini rica ediyoruz. Konu sadece taşın doğallığı ya da neye göre hesaplandığını anlamadığımız metrekare fazlalığı değil. Konu yapının estetik görünümü ve doğal açıdan kaybolan turizm cazibesidir.
RADİKAL BİR KARAR İLE BÜYÜK BİR KAZANIM
Bu vazgeçme ile birlikte radikal bir karar alalım. Camii etrafını yani Ayasofya’nın bahçesini bir açık hava müzesine dönüştürelim. Açık hava müzesinin girişini kontrollü yapalım. Trabzon’un antik çağdan günümüze nitelikli tüm taş eserlerini ve Osmanlı veliahtlarına ait ayet işlenmiş, lahit- tabut şeklinde mezarları Açıkhava müzemizde sergileyelim. Ayasofya Camiini ve bahçesindeki açık hava müzesini Dünya da Trabzon adı ile özdeşleşen, Trabzon’umuzun tanınırlığında çok büyük katkı sağlayacak kültürel bir miras değerlerine dönüştürelim. 
Camimizde ibadet devam ederken, 2012 yılındaki 130 bin biletli profesyonel ziyaretçiyi geri kazanalım. Misafirlerimizi Ayasofya açık hava müzemizde 3-4 saat doğal peyzaj içinde tarihle buluşturalım. Bunları yaparak şehir için konaklama gün sayımıza da doğrudan katkı sağlayalım.
Zor değil. 
Tüm bu kazanımlar Sayın Valimizin bir şans daha vermesine bağlıdır…