1 Ağustos tarihinde başlayan kamu emekçilerinin özlük ve mali haklarına ilişkin toplu iş sözleşmesi görüşmeleri  süreci dün itibariyle sona erdi. Şimdi Kamu emekçileri için bir kez daha hüsran yaşanıyor. Yani şeklen ve biçimsel olarak bugüne kadar ifade ettiğimiz bu toplu sözleşme masasının ne kadar işlevsiz ne kadar boş bir masa olduğu, bütün çıplaklığıyla tüm Türkiye kamuoyu ve tüm Türkiye’deki emekçiler nezdinde bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Kurulduğumuz ilk günden itibaren ve TİS sürecinin ilk gününden itibaren dedik ki grevli toplu sözleşmeli bir sendikal hak olmaksızın kamu emekçilerinin sağlıklı bir hak elde etmesi mümkün değildir. Mücadelemizi de bunu üstüne oturttuk, Grevli toplu sözleşmeli sendikal hak mücadelesi. Ne kadar haklı olduğumuz bugün bu masanın geldiği noktada belli oldu.
Ülkemizde  gerçekte %30 enflasyon gerçekleşmesine, toplumun, özellikle kamu emekçilerinin önemli bir bölümünün yoksulluk sınırının altında yaşamasına hatta diğer bir kısmının  açlık sınırı seviyesinde yaşamasına karşın bu masada hükümet kamu emekçileriyle alay edercesine bir tutumla, %3, %4 gibi komik öneriler sunmuştur. Daha önce de duyduğunuz gibi TBMM  başkanı, Milletvekillerin aldığı maaşın yetersiz olduğundan dem vurmakta, siyasal iktidar kendi yandaşlarına %30’larda %40’larda zam yapmaktadır. Peki bu kadar kamu emekçisi, bu kadar kamu yani memur emeklisi aileleriyle  20 milyon yurttaşa %3’lük %4’lük zam önerilmesini  hiçbir vicdanlı insan kabul edebilir mi.
Tekrar etmek istiyoruz, bu masaya getirdiğimiz kamu emekçilerinin yakıcı sorunlarından hiçbiri tartışılmamıştır. Kamu emekçileri için 3600 ek gösterge  tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, güvenceli çalışma yaşamı, insanca bir yaşam, ulaşımdan giyime ve çocuk yardımına kadar birçok alanda ekonomik anlamda günümüz koşullarında iyileşme, kamuya personel alımında liyakatin esas alınması, mülakatın derhal kaldırılması  iktidara biat edenlerin değil liyakat sahiplerinin iş başına gelmesini  istedik, atanamayan öğretmenlerin atanmasını istedik. Bu söylediğimiz hiçbir konu ne yazık ki masada tartışılmamıştır ve hükümet tüm kamuoyunun bildiği gibi %3 teklif ederek son gün gece yarısı besleyip büyüttükleri sendikanın başkanını çağırmış, teklifi yüzde 4’e çıkardıklarını ifade etmişlerdir. Bu bile geldiğimiz noktada kamu emekçileriyle alay edilmesinin açık, aleni bir göstergesidir.
Biz ilk günden itibaren şunu ifade ettik; tüm kamu emekçilerini birlikte ortak mücadeleye çağırıyoruz, dedik. Bugün okuduk ki, bu yandaş sendika dün  saat 15.00’dan sonra  Ankara iliyle sınırlı göstermelik iş bırakma eylemi yapmış.İş bırakma eylemi böyle olmaz, Kamu emekçilerinin hizmet üretiminden gelen gücü böyle kullanılmaz. Sonuç alıcı olmayan göstermelik eylemler kamu emekçilerinin sendikal mücadelesine sadece umutsuzluk taşır. İçine düştüğünüz durumu aklamaya yönelik tutumlarınızı kınıyoruz. Yüreğiniz yetiyorsa bugünden  itibaren istediğiniz kadar, istediğiniz gün sayısıyla iş bırakmaya, üretimden gelen gücümüzü kullanmaya hazırız, buradan açıkça ilan ediyoruz!  kamu emekçilerinin sendikal mücadelesini etkisiz kılmaya kalkmayın! bunu bulunduğumuz her yerde, tüm kamuoyu önünde teşhir ederiz! Yine dün akşam itibarıyla da anlaşıldı ki toplu sözleşme sürecinde yetkili yandaş sendika ile hükümet arasında kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerden de bir sonuç çıkmamış, Hükümetin dayattığı 4- 3 maaş zam artışı hakem heyetine havale edilmiştir. Buradan çıkan sonuç şudur, yetkili yandaş sendikanın kamu emekçilerini temsil etme ve haklarını koruyup  geliştirme yeterliliği yoktur. Kamu emekçilerinin haklarını koruyup geliştirecek olan tek  sendika, grevli toplu sözleşme anlayışı üzerinden,  hak verilmez alınır şiarıyla, fiili ve meşru mücadeleyi esas alan KESK tir. Geçmişten bugüne Türkiye de kamu emekçilerinin sendikal mücadele süreci göstermiştir ki toplu sözleşme masasında yetkili sendika KESK olsaydı tüm ülkemizde kamu emekçilerinin birlik ve dayanışmasını sağlayıp ,hizmet üretiminden gelen gücümüzü de kullanıp, yapacağımız bir sürü eylem pratikleriyle hükümeti kamu emekçilerinin meşru haklarını karşılamaya zorlar,  4 -3 gibi komik rakamlara teslim olmazdık.
Biz iktidardan sadaka istemiyoruz, emeğimizin karşılığını istiyoruz, alın terimizi istiyoruz, bunun ötesinde bir şey istemiyoruz. Bu halkın bütçesi sermayeye peşkeş çekilirken, üç beş müteahhide, yandaşa peşkeş çekilirken hazinede para var ama bu ülkenin çalışanlarına sıra geldiğinde  hazine de para yok. Sendika olarak Toplu sözleşme sürecinde  Çalışma Bakanına bunu yüksek sesle ifade ettik. Hani Türkiye dünyanın en büyük 17. Büyük ekonomisiydi? Dünyanın en büyük 17. ekonomisinde kamu emekçileri yoksulluk sınırının altında mı yaşar? Açlık sınırının altında mı yaşar? Var mı böyle bir ülke?
Biz kamu emekçileri, emeğimizin  hakkını alma, ekmeğimizi büyütme peşindeyiz. Buradan bir kez daha hükümete çağrı yapıyoruz: Tüm kamu emekçileri yoksulluk sınırının üzerinde ücret alıncaya kadar, grevli toplu sözleşmeli bir sendikal hak elde edinceye kadar, biz kamu emekçileri bugün Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda olduğumuz gibi bundan sonra da alanlarda olacağız, her türlü mücadeleyi tüm kamu emekçileri ve tüm emek ve demokrasi güçleriyle birlikte yürütmeye devam edeceğiz!