Dünyada neredeyse her teknolojik gelişmenin daha ölümcül silahlar için yaşandığı bir dönemde; üretilen bütün silahların dünyanın mazlum ülkelerinin sömürülmesi için ateşlendiği bir yüzyılda;

üretilen bütün silahların kapımıza dayandığı bir gündü 18 Mart 1915.

Hem kendimiz, hem mazlum milletler hem de insanlığın onuru için savaştık; yıkılmadık ve zafer kazandık.

Aziz Milletimiz, dün olduğu gibi bugün de aynı idealler uğruna mücadele etmektedir. Terörle mücadelemiz, küresel göçü yönetmemiz, Afrika’da açtığımız su kuyularından güneyimizdeki çatışma bölgelerinde kurduğumuz hastanelerimize kadar attığımız her adım, zulmün karşısındaki ebedi duruşumuzun yansımasıdır.

Unutulmamalıdır ki bugünkü anlayışımız dünle aynıdır ama gücümüz dünden çok daha yüksektir. Türkiye, 21. Yüzyılda güçlü bir liderlikle beraber önemli bir kalkınma ve gelişim yaşamış, bu birikimini hem insanının refahı hem de bölgesindeki huzur ve barış için kullanmıştır, kullanmaya da devam etmektedir. Yakaladığı huzur ve istikrarın mütemadiyen saldırıya ve tacize uğramasına rağmen, 15 Temmuz gecesinde yaptığı gibi Aziz Milletimizin cesareti ve Çanakkale ruhuyla bu kazanımlarına sahip çıkmasını bilmiştir.

Şimdi vakit, Çanakkale ruhunu geleceğe taşıma vaktidir.

Hem dünyanın hem de ülkemizin bir salgın hastalık sebebiyle teyakkuzda olduğu şu günlerde, daha önceki pek çok sıkıntıda olduğu gibi şehitlerimizden aldığımız ilham, bize rehberlik edecek ve inşallah bu tedirgin günler, kısa sürede geride kalacaktır.

Bu itibarla, Çanakkale Zaferi’nin 105. yılını ilk günkü heyecan ve gururla kutluyor; başta, o büyük zaferin komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale’deki bütün şehit ve gazilerimizin, bu ülke için şehit ve gazi olmuş bütün geçmiş büyüklerimizin, evlatlarımızın hepsine Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.