Her olayı partimizin penceresinden görürüz ya da partimize ne, nasıl kazandırır diye bakarız.
Bunu daha özetle ifade edersek siyasi körlük yaşarız.
Nutkumuz tutulur.
Bu durum, duruş o kadar ileri taşındı ki dış politikadaki duruşumuzu da tamamen iç politik hesaplar üzerine şekillendiriyoruz. Art arda doğru ile duygu arasında şıkışan akıl yürütme yeteneğimiz nihayetinde duyguların ağırlığında kayboluyor.
Öyle ki bugünkü iktidar partisinin siyasetteki işaretini bile Mısır'da yaşanan siyasi olaylar belirledi.
Oysa ülkeler duygular üzerinden değil menfaatler üzerinden, milli ve jeopolitik durumun gerekliliği üzerinden yönetilir.
İktidar, muhalefet farketmez; gerektiğinde ve çoğu zaman   " ülkenin çıkar sağlayacağı paydada" buluşmak zorundayız.
Dün Suriye konusunda, Irak konusunda, Mısır konusunda iktidar telafisi imkansız hatalar yaptı.
Bilerek yaptı, bilmeyerek yaptı..!
Muhalefetin uyarılarını iç siyaset malzemesi yaparak kulak tıkadı, söylenenleri görmezden geldi.
Irak'ın üniter yapısı, Suriye'nin üniter yapısı ve buralarda yakılan ateşin ülkemizi ziyadesiyle ısıtacağı gerçeğini öngöremedi, okuyamadı.
Bugün ise bir çok hatasından döndü, inadından vazgeçti.
Libya da olmayı bu anlamda değerli buluyoruz.
Mısır ile görüşmelerin başlatılmasını, Akdeniz'de oluşacak dengeler açısından ve oluşturulmak istenen yeni enerji koridorunda söz sahibi olmak, hak sahibi olmak adına önemsiyoruz.
Hızla ve eskisinden güçlü ilişkiler kurulmalı.
Bizim bu coğrafya üzerinde milli ve manevi bağlarımız var.
Bu siyaseten çok güçlü bir kozdur.
Çünkü bu Devletlerin halkı kahir ekseriyetle bize sempati besler.
Aynı normalleşme hızla Suriye ile de, Merkezi Hükümet ile de sağlanmalı.
Bunun hem ayrı devletcikler kurarak oluşturulmak istenen nakil koridorunu kesmek için hem de boşaltılan bölgelere mültecilerin geri dönmesi için önemi büyüktür.
Irak konusunda iş işten geçti.
Maalesef ne Misak-ı Milli'den kalan haklarımıza ne de kırmızı çizgilerimize sahip çıktık.
Orada üniter yapının dağılmasında ve kuzeyde bir ayrılıkçı yapı kurulmasında hayati hatalarımız oldu.
Ülkemizdeki terörün baş mimarı olan Barzani'yi dost gördük.
Ve  tarihte ilk kez bir papa Irak’ı ziyaret etti. Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus önce Başbakan Mustafa el-Kazımi, ardından Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile görüştü. Papa’nın dikkat çeken görüşmesi ise  Necef’te Irak’taki Şiilerin lideri Ayetullah Ali el Sistani ile oldu.
Bunu umarım doğru okuruz ve dış politikayı içerideki siyasi hesaplarımız üzerinden şekillendirmeyiz.
Seçim kazanılır, kaybedilir ancak dış politikadaki hataların sonucu kaybedilenler, ülkenin kayıpları; kişi ve parti kayıplarından çok daha önemli ve telafisi mümkün olmayan sonuçlara vesile oluyor.