Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadettin Korkmaz, Karadeniz’de üç kuyuda yapılan sondaj çalışmalarında petrole rastlanmadığını belirterek, “Tabii bu olmadığı anlamına da gelmiyor.”

Prof. Dr. Sadettin Korkmaz, Karadeniz’de bir süreden beri yapılan petrol arama çalışmalarını değerlendirdi. Karadeniz’in bazı yerlerinde petrol sızıntılarının bulunduğunu belirten Korkmaz, “Türkiye’de uzun yıllardan beri Karadeniz’de petrol araştırmaları devam ediyor. Bu daha ziyade Türkiye petrolleri ve yabancı petrol şirketlerinin ortaklaşa yürüttüğü araştırmalar. Karadeniz çok büyük yaklaşık 600-700 kilometre uzunluğunda 150-200 kilometre genişliğinde bir alan.

Bilinmeyen bakir bir saha. Türkiye’nin birçok yerinde karalarda yapılan araştırmalarda çok büyük ölçekli yataklarımızın olmadığı görüldü. Dolayısıyla yeni sahaların araştırılmasına yönelindi. Bu bakımdan akla ilk gelen saha Karadeniz. Karadeniz’in bazı yerlerinde petrol sızıntıları var. Sinop’ta karada var, Çayeli açıklarında petrol sızıntıları var. Gürcistan’da Batum’da denizde petrol sızıntıları var. Dolayısıyla bu petrol sızıntıları bize Karadeniz’de petrol olabileceğini gösteren en canlı belirtilerdir. Bu bakımdan araştırmalar Karadeniz’de yabancı şirketlerle birlikte yapılmaya başlandı..Bu bağlamda Hopa’da bir kuyu açıldı. Sonra Sinop ve Sürmene açıklarında derin bir kuyu açıldı.

Ancak her üç kuyuda da istenilen hedefe veya seviyeye ulaşılamadı ve herhangi bir petrol de çıkmadı bu kuyulardan. Tabi bu olmadığı anlamına da gelmiyor. Buralarda kesin olarak yok diyebilmemiz için en 8-10 tane daha derin araştırma kuyusu daha açmamız lazım. Karadeniz’de su çok derin En önemli problemlerden biri bu. 2 bin metre su derinliği var. Deniz tabanından itibaren de en az 4-5 bin metre derin kuyu açılması lazım. Teknolojik olarak bunlar önemli sorunlar oluşturuyor. Dolayısıyla bunların maliyetleri de çok yüksek. Bu tür ortamda bir petrol sondajının maliyeti yaklaşık 100-120 milyon dolar civarında. Dolayısıyla bunu yabancı şirketlere veya yüksek teknolojik platformlarla bu sondajları yapmamız gerekiyor. Ancak bir gerçek şu mutlaka bu bölgede araştırmalara devam edilmeli. En az 7-8 tane daha derin araştırma kuyusu açılarak soruna kesin bir çözüm getirmemiz gerekiyor” dedi.

“KARADA SONDAJIN MALİYETİ 1 MİLYON DOLAR, DERİN DENİZLERDE 80-120 MİLYON DOLAR”

Karada yapılan sondaj çalışmalarıyla denizde yapılan sondaj çalışmaları maliyetleri arasında çok büyük farklar bulunduğunu kaydeden Korkmaz, “Karadeniz’de petrol sızıntıları var. Çayeli’nin 6 mil açığında denizden petrol sızıyor. Gürcistan’da Batum açıklarında sızıyor. Sinop’ta karada var. Rusya’daki sahalar bize epey uzak. 300-400 kilometre uzakta. Aynı sahanın devamı bizde olup olmadığını ancak sondajlarla tespit edebiliriz. Bunların da maliyetleri çok yüksek. En önemli sorunlardan biri su derinliği. Bu büyük bir problem. Karada yapılan sondaj teknik olarak çok daha basit ve çok kısa sürede bitirilebiliyor. Karada mesela 3 bin metrelik bir kuyuda bir sondajın maliyeti 1 milyon dolar. Ancak derin denizlerde bu 80-120 milyon dolar arasında değişiyor, bu da çok büyük bir rakam” dedi.

“TÜRKİYE PETROL ÜLKESİ DEĞİL. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA SINIRLARIMIZ PETROLE GÖRE ÇİZİLDİ”

Petrol konusunda Türkiye’nin dünya ülkeleri arasındaki yerinin son sıralarda bulunduğunu belirten Korkmaz, Birinci Dünya savaşında sınırlar çizilirken petrole göre çizildiğini ifade ederek, “Türkiye bu konuda son sıralarda. Türkiye maalesef bir petrol ülkesi değil. Güneyimizde, Irak’ta İran’da var. Bizde petrol olmamasının nedeni tamamen jeoloji yapısıyla ilgili bir durum. Yani Türkiye’nin jeolojik yapısı büyük petrol yataklarının oluşması için çok uygunda değil. Güneydoğu Anadolu’dan bir miktar petrol üretiyoruz. Yılda 3 milyon ton. Bu üretim bizim yüzde 5’lik ihtiyacımızı karşılıyor. Petrolün yüzde 90’nı dışarıdan ithal ediyoruz.

Doğalgazın yüzde 98 dışarıdan ithal ediyoruz. Türkiye’nin şu anda en önemli problemlerinden birisi enerji bakımından dışa bağımlılık. Birinci dünya savaşında sınırlar çizilirken petrole göre çizildi. Yani Musul, Kerkük Misakı Milli sınırlarımız içinde sayılıyordu. Ancak bunları bizden aldılar. Dolayısıyla sınırlarımızı petrole göre çizdiler. Ama Türkiye bir petrol ülkesi değil. Dışa bağımlılığı en az yüzde 50’lere indirmemiz lazım” dedi.

“YERLİ ENERJİ KAYNAKLARIMIZA YÖNELMEMİZ LAZIM 15 MİLYAR TON KÖMÜR POTANSİYELİMİZ VAR”

Korkmaz, Türkiye’de yapılan araştırmalarda 15 milyar ton kömür potansiyeli bulunduğunu belirterek, “Başta kömür olmak üzere yerli enerji kaynaklarımıza yönelmemiz lazım. Türkiye’de son yıllarda yapılan araştırmalara göre yaklaşık 15 milyar ton civarında kömür potansiyeli var. Bunları en azından elektrik enerjisine dönüştürebiliriz. Rüzgar enerjisinden yararlanabiliriz. Hidrolik kaynakları geliştirebiliriz yani yeni barajlar yaparak. Türkiye gelişen bir ülke olduğu için yılda ortalama enerji talebimiz yüzde 5 artıyor. Yüzde 5 demek, her yıl yeni bir Deriner Barajının devreye alınması demek. Dolayısıyla bunu gidermek içinde alternatif kaynakları geliştirmemiz lazım” dedi.